17 Aralık 2010 Cuma

Havva’ya Hoş geldin!


Aylar süren bir sessizlikten sonra nihayet blogda yeni bir kelime görebildiniz. Uzayan suskunluk için özür dilerim.

Bundan sonra, aramıza yeni katılan birinin sayesinde bu blog çok daha canlı olacak. Turasan ailesi olarak ona, Sıla Havva Şahin’e hoş geldin diyoruz. Kendisi sizin önceliğiniz için çalışacak ve sizden gelen teknik soruların, şaraplarımızı bulurken-alırken yaşadığınız sorunların, beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz bir şarabımız hakkındaki yorumlarınızın sözcüsü olacak. Yani bundan sonra Turasan’da sizin sözcüklerinizle konuşan bir ses var artık. Dilediğiniz zaman aşağıdaki adresten iletişime geçebilirsiniz:

shsahin@turasan.com.tr

http://turasansaraplari.blogspot.com/ takip ettiğiniz takdirde, S.Havva size duyurmuş olduğu yeni çıkan ürünleri, yeni bağbozumu dönemlerini ve düzenleyecek olduğumuz özel tadımları öğreneceksiniz.

2010 bağbozumu nasıl geçti…

Bağbozumundan önce 2010-bağbozumu hakkında size pek çok şey söylemiştim. Şimdiyse üzümler çoktan işlendi, fermantasyonları tamamlandı ve hatta yıllandırma süreci bile çoktan başladı. Geride kalan üretim sezonu ise, bölgelere göre farklılıklar gösteren ve hatta aynı bölge içinde bile karakterleri değişen üzüm çeşitleri ile yer edindi hafızalarda.

Beyazların memleketi Kapadokya’da ise, geceler alışılandan daha serin olsa da iyi bir yaz geçirdik diyebiliriz.

Şimdi 8 yaşını dolduran Chardonnay asmalarımız, hektar başına 23 hektolitre şıra gibi düşük bir verimle 7 Ekimde hasat edilmişti. Ancak bu kadar az şıra alınınca haklı bir kalite artışı kendisini hissettiriyor. Fıçılardaki birçok çeşit oldukça dolgun bir gövdeye sahip. Görece daha az asit ancak narenciye ve ayvanın meyvemsi dokunuşlarından bol bol kuşanmış Chardonnay’ler… Sur Lee tekniği, yani tortusuyla yıllandırma uygulanırken karıştırmalarımız (batonnage) daha yuvarlak bir yapı kazandırıncaktır elbette. Bu yüzden şimdilik son sözü şarabın kendini çok daha iyi ifade edeceği ileriki zamanlara yani bahar dönemine bırakıyorum.

Emir bu sene çok zor bir üzümdü. Düşük asit, düşük şeker… Ekim başlarında gelen yağmurlar bile bize yardım edemedi. Biz de, güzel bir denge yakalamak için, rakım 1350’nin üstünde olgunlaştırılmış üzümlerle çalıştık. Bu yüzden Emir 2010 bir önceki seneden, Emir 2009’dan, daha az meyveli fakat daha seçkin ve çiçeksi. Dahası, tortuyla olgunlaştırma sayesinde mineral bitişlerle dengelenmiş bir yuvarlaklık da kazandı.

Bugünlük bu kadar... Diğer bölgeleri de yakında görüp konuşacağız.

9 Aralık 2010 Perşembe

TURASAN’a CONCOURS MONDIAL DE BRUXELLES’den 4 MADALYA

Concours Mondial de Bruxelles, tarihinde ilk defa 1994 Nisanında Belçika’nın en büyükkenti olan Brüj’de düzenlenmiştir. Louis Havaux’un sevkiyle başlatılan organizasyon o sene 2ayda ancak 29 ülkenin katıldığı 861 numune ile başlamıştır. Fakat bugünkü konumuna hızlayükselmiş ve düzenlenen her yeni yarışma ile sesini daha çok duyurmuştur.

1999’da Brussel Spirits Awards (Brüksel Alkollü İçki Ödülleri) ile birleştikten kısa bir süresonra, 2006’da sınırların ötesine geçerek, Lizbon’da prömiyer yaptı. Bu ilk organizasyonunbaşarıyla gerçekleşmesi, Maastricht, Bordeaux, Valencia ve Sicilya’daki organizasyonlarıkaçınılmaz hale getirdi. Conco

rs Mondial de Bruxelles her ne kadar farklı ülkelerde gerçekleştirilmeye devam etse de, Brükselismini adında taşıyarak özüne sadık kalmıştır.

“Şarap Dünya Şampiyonası” olarak yıla çıkan organizasyon, bugün 4 farklı kıtadan gelenyaklaşık 7000 ürünün katılımıyla gerçekleşen bir yarışma olarak haklı iddiasını çoktankanıtlamıştır. Bu 7000 ürün sofra şarabı dışındaki her şarabı içermektedir ve pazarlanan 500milyon şişeyi temsil etmektedir ki bu da şampiyonanın büyüklüğü ile ilgili sağlam bir bilgi sunar.

Concours Mondial de Bruxelles yalnızcaprofesyonellerden oluşan jürisiyle her yıl, şarapalanındaki en iyi uluslararası şarap uzmanlarını

bir araya getirmektedir. Gazeteci, önolog,sömeliye, şarap yazarı ve uluslararasıtüccarlardan oluşan uzmanların 40 farklı ülkedengeliyor olması ise organizasyona fikir çeşitliliğiaçısından emsalsiz bir karakterkazandırmaktadır.

En Kontrollü Şarap Ödülü

Concours Mondial de Bruxelles, organizasyondan sonra ödül alan ürünleri kontrol eden ilkuluslararası yarışmadır. Organizasyon biter bitmez, yarışmaya gelen numune ve ilgili numuneninpiyasaya sürülmüş hali, sertifikalı bir laboratuvarın analizleri ve önologlardan oluşan bir ekibintadımlarıyla kıyaslanır.

Tutarsızlık olması halinde numunenin üreticisi olan firma hakkında soruşturma başlatılır.


Yarışma Esnasında…

54 farklı ülkeden katılan ürünleri ve 41 ulustan250 tadımcı ile yapılan organizasyonda odasıcaklığından, müziğin etkisine kadar her şeydüşünülüyor.250 tadımcı 46 komisyonadağıtılıyor ve her komisyonda 5 ya da 6 tadımcıbulunuyor. Masalarda beyaz örtü, değerlendirmekâğıdı, kalem, tükürük kovası, kristal bardaklar,deiyonize su ve ağzı nötrlemek için tuzsuz vekuru bisküvi bulunduruluyor. Tadımcılarındeğerlendirme esnasında iletişim kurmalarıkesinlikle yasak. Buna l kol hareketleri ve mimikler de dâhil. Duyular yorulduğu için öğledensonraları tadım yapılmıyor. Her şarabın tadımı aynı anda yapılıyor ve tadımcılar şarapları 100üzerinden puanlayarak, yarışmaya katılan şarapların en fazla %30 una ödül verebiliyor.


Puanlama (100 üzerinden) ise şöyle:

'Büyük Altın Madalya'

92,5 - 100

'Altın Madalya'

87 - 92,4

'Gümüş Madalya'

84 - 86,9

Heyecanımız…

Şaraplarımızı yarışmaya yollarken inandığımız bir şey vardı:

“Böylesine tarafsızca yapılan yarışmadan biz ödülle döneriz!”

Yarışma için yolladığımız numunelerin bizi takip eden tüketicimize yolladığımızdan en ufak birfarkı olmadığını, şaraplarımızın üzerine titrediğimizi, daha bağda üzümken onların fısıldadıklarınakulak verdiğimizi ve meyvelerin bize tutku dolu bir minnetle teşekkür edişini izlediğimizi, büyükbir gururla gülümsediğimizi şarap sevdasına sahip her yürek takdir ediyordu. Değerlievlatlarımızı bağrına basma sırası şimdi de dünyanın en iyi uzmanlarındaydı.

Ancak şu da açıktır ki, Concours Mondial de Bruxelles’den gelen haberle, tıpkı bebeğinesöylenen güzel sözlerle okşanan anne kalbi gibi heyecanlandık. Sırada bizimle beraber bu gururupaylaşmak için hazır olan, davet bekleyen ve çoktan göğsü kabaran şarap severlerle bu haberipaylaşmak var.


Ürün

Ödül

Ülke

Bölge

Firma

Seneler Cabernet Sauvignon - Merlot - Syrah 2008

Altın Madalya

Türkiye

Ege

Turasan Bagcilik ve Sarapçilik
+90 3843 414 961

Seneler Narince 2008

Gümüş Madalya

Türkiye

Orta Anadolu

Turasan Bagcilik ve Sarapçilik
+90 3843 414 961

Seneler Öküzgözü 2008

Gümüş Madalya

Türkiye

Doğu Anadolu

Turasan Bagcilik ve Sarapçilik
+90 3843 414 961

Turasan Rosé - Cappadocian Wine 2009

Altın Madalya

Türkiye

Orta Anadolu

Turasan Bagcilik ve Sarapçilik
+90 3843 414 961

Bizi seçtiğiniz-sevdiğiniz-daha iyisini yapmamız için yüreklendirdiğiniz için teşekkürler,

EN İYİ için;

ŞEREFE !..


20 Ağustos 2010 Cuma

Kapadokyada tanecik oluşumlarının tamamlanması ve 2010 yılı hasadı

Ürgüp’te bulunan Zeynep bağımızdaki Cabernet Sauvignon üzümleri tanecik gelişimlerini tamamlamış ve tanelerine ilk alaca düşmüştür.
Üzüm taneciklerinin hızlı, düzgün ve eşit bir şekilde gelişimi iyiye işaret ediyor.
Bu yıl öğrendiğimize göre Cabernet Sauvignon üzümleri sayı olarak azalmış durumda. Neden olarak ise bağların dolu fırtınasına maruz kalması gösteriliyor.
Tamamıyla tükenmiş bir bağ görmedim ama dolunun değdiği gün sayısına göre değişmekle birlikte üzüm tonajlarında muazzam bir düşüş var.
Bir diğer husus da şu ki; parsellerde salkımdan salkıma büyük farklar gözleniyor.
Üzüm çubukları 2 kez çiçeklendi ve bu da demek oluyor ki üzüm salkımlarının biri hasat edilmeye hazırken diğerinin hasadına daha 15 gün gibi bir süre kalmış oluyor.
Bu sorun daha öncesinden keşfedilir ve sorun çözülmeye çalışılınırsa şarabın kalitesi büyük miktarda artırılabilir.

Duyduğuma göre birçok Türk şarap imalatçısı hasat dönemine başlamış. Bu bizim için böyle olmamakla birlikte geç de kalmadığımızı belirteyim.
Üzümler çok çabuk olgunlaşıyor, hava hala sıcak ve kurak.
Terroiru harika olan iki bölgede (Güney ve Kapadokya) geceler soğuk geçiyor.
Gece gündüz sıcaklıkları 15 dereceyi buluyor ve bu da üzümün olgunlaşması, tatların sentezi ve antosyan (=renk) için oldukça ideal.
Tattığım kırmızı üzümler henüz hasat olgunluğuna ulaşmamış ama üzüm suları bir hayli renk kazanmış ve aromalıdır.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Emir 2009 & Misket Dömisek 2009


2009 yılında Emir üzümü geç denebilecek bir tarihte - Ekim 15 - hasat edilmiştir.
Bunun sebebi ise 2009 yılı yazının sıcaklık değerlerinin uzun süren yağmurlar ile bozulmasıdır.
Eylül sonu ekim başı gibi bir dönemde sıcaklıklar istediğimiz değerlerde seyretmişti. Ne fazla sıcak ne de fazla soğuk oldu. Dolayısıyla Emir bu üzüm hasat döneminden faydalanmıştır.

Normal şartlarda Emir den üzümünün şarabından fazla bir renk beklenmezken 2009 yılı hasadında Emirin soluk altın rengi ön plana çıktı.
Burunda ayva, beyaz şeftali, mango, ananas, muz ve vanilya kokuları hâkimken minerallik de kendini hissettiriyor.
Damakta ise armut, şeftali, ayva, yasemin aromaları adeta patlıyor.
Mayaları ile birlikte tutulduğu kısa olgunlaşma süreci şarabımıza yuvarlaklığın ve asiditenin uyumunu getiriyor.

2009 Emir şarabı balık menüleri, deniz mahsulleri ve taze peynirler ile tüketilebilecek bir aperatiftir.

Bu Misket veya Bornova Misketi şarabın en belirgin özelliği rengidir. Neredeyse rengi yoktur ve şeffaf bir yapıya sahiptir.
Burunda mimoza, akasya balı beyaz şeftali ve kayısı kokuları patlamaktadır.
Damakta ise bal, kayısı reçeli, şeftali şurubu aromaları baskındır.
Bu dömisek şarapla iyi bütünleşmiş asidite kendini finalde hissettiriyor.

Bu şarap oldukça aromatik ve dengeli. Meyveler,çikolata tatlıları ve aperatiflerle mükemmel bir uyum sağlar.

6 Ağustos 2010 Cuma

Seneler Cabernet-Sauvignon/Merlot/Syrah 2008

Concours Mondial de Bruxelles 2010’da altın madalya




Uzun bir bekleyişin ardından Seneler Cabernet-Sauvignon/Merlot/Syrah 2008 aramızda…

En seçkin kırmızı üzüm çesitlerinin karışımı. 2008 yılına ait sarabinda %45 i Denizli Güney’den gelen Merlot. Şaraba gövde ve yuvarlaklık veriyor. Bunların yanı sıra Frenk üzümü ve böğürtlen aromaları da hâkim.
%30 u Denizli Güney’den gelen Cabernet Sauvignon. Güzel aromatik notların (zencefil, yabani çilek, zencefilli çörek) yanı sıra tannik bir yapı.
Geri kalan % 25 i ise Syrah (ki bunun da 2/3 si Kapadokya’dan, 1/3 i Denizli Güneyden geliyor).
Karışım içinde Syrah az olsa bile burunda menekşe ve beyaz biber kokuları dans ediyor.

12 ay Fransız meşe fıçılarında, 11 ay da mahzenlerimizde dinlendirilmiştir. Şimdi ya da on yıl sonra tüketmeye uygundur.

Tüm kırmızı et yemekleri, av etleri ve mantarlı soteler ile uyum sağlar.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Yeni bir turasan şarabı daha sizlerle

Kav serisi monosepajlarımızdan Cabernet Sauvignon'u ve Merlot'u beğenerek tüketiyordunuz.
Şimdi bu serinin yeni üyesi Syrah da artık raflarda yerini aldı.

Denizli'nin Güney ilçesinde yetişen üzümler kullanılarak yapılan bu şarabımız toplamda 25 gün boyunca soğuk maserasyona tabi tutuldu. Meyvemsiliğin ön plana çıkması için bu şaraba bütün enerjimizi verdik.

Syrah 2008 mor renklerin derinliklerde kendini hissettirdiği koyu siyah bir renge sahip. Burunda kara meyveler, vişne suyu, erik, Frenk üzümü, meyan kökü, biber baskın.
Damakta hafif meşe, büyük ölçüde meyve, kiraz ve Frenk üzümü hâkimdir. Bu nadide ürün fazla baharatlı olmayan tüm beyaz ve kırmızı etlerle uyum sağlar.
Benim size tavsiyem; çok az soğutarak (15–16°C) ızgara et ile zevkle içmeniz doğrultusunda.